Geçen hafta ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant ile yaptığı görüşmenin ardından İsrail yerleşimcilerinin Filistin halkına yönelik mevcut şiddetini kabul etti. “Birleşik Devletler [remains] Austin gazetecilere verdiği demeçte, yerleşim yerlerinin genişletilmesi ve kışkırtıcı söylemler de dahil olmak üzere daha fazla güvensizliği tetikleyebilecek her türlü eyleme kesin olarak karşı çıktı. Yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddet uygulamalarından özellikle rahatsızız” dedi.
ABD, yerleşimci şiddetine yabancı değil. Kendi tarihi onunla doludur. ABD, uluslararası toplumun geri kalanı gibi, yerleşimci-sömürge bağlamını İsrail ile ilgili herhangi bir tartışmadan çıkarmayı tercih etse de, yerleşimci (ve aslında devlet) şiddetinin İsrail’in sosyal ve politik dokusunun doğal bir parçası olduğunu biliyor. İsrail, 1948 Nakba’sı gibi yaygın etnik temizlik yoluyla başaramadığı şeyi, yasalaştırmayı yerleşimci nüfusuna bırakıyor. Huwara’ya yerleşimci saldırısı sadece bir örnekti, ancak münferit bir olay değildi; Filistinliler on yıllardır yerleşimci şiddeti yaşıyor. Austin sadece retorik diplomatik uygunluk için uygun bir çoğunluğa atlıyor, başka bir şey değil.
OKUYUN: İsrail, yol kenarına yerleştirilen bombanın ardından patlayıcı kemer takan zanlıyı öldürdü
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Huwara’nın ortadan kaldırılması çağrısında bulundu. Kulağa şok edici gelse de, Smotrich’in açıklamasının İsrail sömürgeciliğinden ayrılması daha da haince. Yerleşimci-sömürgecilik, yerli nüfusu en başından kasıtlı olarak değiştirmeye çalışır. İsrail için Filistinlilerin olmadığı bir Filistin’e sahip olmak an meselesi. Böyle bir akıl yürütme, yalnızca yerleşimci-sömürgeciliğin doğasında var olan şiddet nedeniyle değil, aynı zamanda uluslararası toplumun İsrail’i tanımasının İsrail’in üzerine kurulduğu terörizmi ortadan kaldırması nedeniyle mümkün oldu.
Uluslararası toplum, sömürgeleştirilmiş ve yerinden edilmiş Filistinlilerin gerçekliğinden o kadar uzaktı ki, Filistinlilerin geri dönüş hakkıyla ilgili BM Genel Kurulu’nun 194 sayılı Kararı, İsrail’in yerleşimci-sömürgeci projesini, Filistinlilerin evlerine dönmeye yönelik siyasi ve insani haklarının üzerinde korudu. BM’ye böylesine uzlaşılmış bir kararı bir hak olarak göstermek yerine, Filistin halkının pahasına Siyonist sömürgeci projeyi koruması için çağrılmalıdır. Ancak, her ne kadar çarpıtılmış olsa da karara itiraz edilmedi ve yerleşimciler, İsrail sömürge yapısının yanı sıra uluslararası toplum tarafından tanınan cezasızlıkla hareket etmeye devam ediyor.
Uluslararası toplumun Filistinlilerin siyasi haklarını koruduğunu iddia ederken İsrail ve yerleşimcileri için tam bir cezasızlık ağı yaratması rahatsız edici değil mi? Huwara, onlarca yıllık devlet ve yerleşimci sömürge şiddetinin bir anlık görüntüsüdür. ABD, uluslararası toplumun geri kalanının yapması gerektiği gibi, Filistinlilere yönelik yerleşimci şiddetinin herhangi bir izleyiciyi uzaktan rahatsız ettiği iddiasından vazgeçebilir. Aynı şekilde, Filistinliler de boyun eğdirilmelerinin İsrail’in sömürgeci genişlemesini yalnızca güçlendiren uluslararası kararlar ve diplomatik angajman yoluyla zorunlu bir koşul olduğunu akılda tutarak uluslararası topluma boyun eğmenin tüm kalıntılarını terk edebilirler.
ABD İsrail’e öncelik verdiği için, yerleşimci şiddetinden “rahatsız olduğunu” iddia edemez. İsrail, devlet ve yerleşimci şiddeti arasında, ayrılmalarını imkansız kılacak kadar kesintisiz bir bağlantı olmasını sağlamıştır. ABD’nin kabul etmeyi reddettiği kolonyal çerçeve bunu görüyor. İsrail’in tüm varlığı şiddete dayalı, öyleyse Huwara’da yaşananlar hangi gerekçelerle ABD’yi rahatsız ediyor da İsrail’in yerleşimci-sömürge şiddetinin günlük rutini rahatsız olmuyor?
OKUYUN: İsrail, Batı Şeria’ya atıfta bulunmak için Yahudiye ve Samiriye valiliğini kullanıyor
Bu yazıda ifade edilen görüşler yazara aittir ve Middle East Monitor’ün yayın politikasını yansıtmayabilir.
KategorilerMakaleAsya ve AmerikaBlogBloglar – PolitikaUluslararası KuruluşlarİsrailOrta DoğuFikirFilistinUNUS
Yukarıdaki makalede aksi belirtilmedikçe, Middle East Monitor’ün bu çalışması Creative Commons Attribution-NonCommercial-ShareAlike 4.0 Uluslararası Lisansı altında lisanslanmıştır. Görüntü(ler) bizim hakkımızı taşıyorsa, bu lisans onlar için de geçerlidir. Bu ne anlama gelir? Diğer izinler için lütfen bizimle iletişime geçin.
Bu sayfada bir hata mı gördünüz? Bilmemize izin ver
Bu site reCAPTCHA tarafından korunmaktadır ve Google Gizlilik Politikası ile Hizmet Şartları geçerlidir.